Hayatın Anlamı Dünyaya Gönderiliş Amacında Gizlidir.

Abone Ol

“Dünyanın hiçbir anlamı yok.” diyor, hayatına kızarak. “Baksana, her gün aynı şeyler, aynı rutinler. Hep evde, hep çocuklarla, hep birilerine hizmet ederek geçiyor şu ömrüm. Benim de gezip tozmaya hakkım var. Benim de param cebimde, istediğim kadar alışveriş yapmaya, takıp takıştırmaya, hava atmaya hakkım var. Bir daha mı geleceğim şu dünyaya? Ah bir kendi ayaklarım üstünde durabilseydim, kendi paramı kazanıp özgürce harcayabilseydim!” diyor.

Mutsuzluğu tüm ruhunu saran, mutsuzluğunun kasveti yüzünden okunan kadının!

Anlamsız dünyası, o istediği şeyleri gerçekleştirebilseydi çok anlamlı bir hâle dönüşecekti hâlbuki. Hep yüzü gülecekti, her istediği, her hayali gerçekleşecekti. Koskoca âlem, biz günümüzü gün edelim, nefsimize göre gezelim, hep kahkahayla gülelim, “O mağaza senin, bu mağaza benim,” diyerek gezelim, takıp takıştırdıklarımızla ezelim, onun bunun dedikodusunu edelim, ibadetleri de canımız isterse araya sıkıştırıverelim, midemizi doyurmak için çeşit çeşit yiyelim diye mi yaratıldı öyle mi?

Bütün bu istediklerimizi yaşayınca mutluluğun zirvesine ulaşacağız, öyle değil mi?

“Yok canım, öyle demek istemedik, o kadar değil! Abarttın sen de,” diyorsanız, şöyle bir bakıverin hayatınıza, hayallerinize, hedeflerinize, gayretlerinize!

Sözüm; evini en güzel sığınak olarak gören, kendini bütün günahlardan, kötülüklerden muhafaza eden kalesi olarak gören ve o kaleden zarurî ihtiyacı dışında çıkmak istemeyen, hep aynı rutinleri sağlıklı yapabildiği için gece gündüz hâline şükreden, ömrünü çocuklarının, eşinin, annesinin, babasının hizmetine adamayı ibadet olarak gören, bu ibadetleri sevgiyle, şefkatle, merhametle, aşkla yapan ve bunlarla yetinmeyerek din kardeşlerinin hizmeti için “Neler yapabilirim?” diye düşünen, Rabbinin nimetlerine hep şükreden, ibadetlerini titizlikle yerine getiren, ilim kapılarında gezinen, midesini doyurma derdinden öte ruhunu, gönlünü doyurmayı gayret edinen, dünyalık dertlerini imtihan olarak gören ve müminlerin ne zor imtihanlardan geçtiğini bilerek imtihandaki lütfa erebilmek için sabır ve duayı azık edinen ve Allah’ın rızasını hep gaye edinen, Peygamberin sünnetini yaşam biçimi hâline getiren ve ancak bütün bunlarla gerçek huzurun, mutluluğun yaşanabildiğinin farkında olarak yaşayan kardeşlerimden sözüm dışarı!

Hayatımıza anlam katan şeyler, bizim hayatı nasıl anlamlandırdığımızla ilgilidir.

Oysa ki gerçek huzur ve mutluluk, dünyaya gönderilme amacımızda gizlidir. Bize düşen o gizli amacı görebilmek, hayatımızı ona göre şekillendirebilmek ve o minvalde yaşayabilmektir.


“Onlar, iman eden ve kalpleri de daima Allah’ı anmakla huzura kavuşan kimselerdir. Şunu iyi bilin ki gönüller ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşur.”
(Ra’d Sûresi 28.)

Ayten Kutluay