Lokma vardır kalbi nurlandırır lokma vardır kalbi bulandırır. Lokma vardır gayret verir, lokma vardır gaflet verir.
Helal lokmanın her halimize sirayet ettiği, ibadetlerimizdeki feyz kaynağı olduğunu bilmemiz gerekir.
Cenâb-ı Hak peygamberlere:
«Ey peygamberler! Temiz ve helâl olan şeylerden yiyin, güzel ve sâlih ameller işleyin!»
(el-Mü’minûn, 51)
Mü’minlere de:
«Ey îmân edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin.»
(el-Bakara, 172)
(Müslim, Zekât, 65; ayrıca bkz. Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 3)
Rabbimiz biz kullarına “helal” ve “temiz lokma yiyin” buyuruyor.
Helâl; dinin izin verdiği, yapılmasına müsaade ettiği, hakkında bir yasaklama ve kısıtlama bulunmayan durumlardır.
Bir gıdanın helal olması demek, o nimete ödediğimiz paranın helalinden kazanılması, o nimete faizin ve kul hakkının bulaşmaması demektir.
O zaman yaptığımız işimiz her neyse en güzel şekilde yerine getirerek, kazancımızın kuruşuna kadar helal olması için işimizin kurallarına uymamız, çalışma saatlerine dikkat etmemiz, kul hakkına riayet etmemiz, bir kalemi dahi emanet olan işyerinde hiçbir araç gereci şahsi işlerimizde kullanmamamız demektir.
Hem emanet bedenimizi helalinden beslemeli hem de bize emanet edilen yavrularımızı helal kazançla, temiz gıdayla beslemeliyiz.
Peki, temiz gıda nedir?
Doğal yöntemlerle, organik tarım prensipleriyle üretilmiş gıdalardır. İçerisinde yapay kimyasallar ve katkı maddeleri bulunmayan gıdalardır.
Günümüzde bu temiz gıdaya ulaşmak öyle zor hale geldi ki en çok da bu konuda dikkat etmemiz gerekir.
Alışveriş için gittiğimiz marketlerde satılan sebzelerin, meyvelerin ve içeriği adeta zehir olan o paketli gıdaların bedenimize ve yavrularımıza vereceği zararı bilmemek abesle iştigaldir.
Her şeyin zorlaştığı ahir zamanda dikkat ettiğimiz her husus bize Rezzak olan Allah’ın bereketini ulaştırır.
Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz uzun bir sefere çıktığı için saçı başı dağınık, toza toprağa bulanmış ve ellerini semâya kaldırarak:
Yâ Rabbî, Yâ Rabbî! diye duâ eden bir adamdan bahseder ve şöyle buyurur:
“Bu adamın yediği haram, içtiği haram, giydiği haram iken ve haramla beslenmişken, duâsına nasıl icâbet edilsin?!”
(Müslim, Zekât, 65)
Ayten Kutluay